4 Eylül 2010 Cumartesi

Ali Sirmen'in "Neden Hayir" yazisi uzerine.

Cumhuriyet Gazetesi yazari Ali Sirmen'in kosesindeki yazisi "Neden Hayir".Dayanagi Basbakan'in kendi aciklamalari.Mutlaka okuyun.

Eşinin okuduğu ve bunu yaz dediği, Erdoğan'ın bir açıklamasını köşesine taşıyan Sirmen, yazısında neden "hayır" vereceğini şöyle anlatıyor....
Son zamanlarda, artık "evet mi hayır mı?" sorularından bıkmaya başlamıştım ki, Mine cumartesi günkü gazetelerden birinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir açıklamasını okudu ve hemen buyurdu: Her şeyi açık açık anlatıyor. Sen de bunu yaz da herkes görsün!Bir köşe yazarı, karısı yaz deyince, yazmaktan başka ne yapabilir ki? Ben de yazıyorum.

Bakın Tayyip Erdoğan perşembe günü katıldığı iftar yemeğinde ne demiş:"İnanın ayaklarımızda pranga var. Biz prangaları çözemediğimiz sürece, sizler belki dışarıdan zannediyorsunuz ki, parlamentonun yüzde 65'ine sahipsin çöz de git! Neyi çözüyorsun?Türkiye'de parlamentonun da, yürütmenin de üzerinde bir yargı gücü var. Seni engelliyor. Ben bugün vali ataması yapamıyorum. Seni engelliyor. Atadığım valiyi geri iade ediyor aynı anda. 23 kere bir müdürü geri iade ediyor (geri iade ediyor denmez ama üslup Başbakan'ındır aynen koruyorum A.S.) Ben bir yürütme ve hükümet olarak, istediğim müdürü istediğim yere atayamazsam, istediğim valiyi istediğim yere atayamazsam, bu ülkede ben nasıl icrai faaliyet yapacağım? Halkın karşısına o mu geliyor, ben mi geliyorum?.. Yarın beni siz yargılayacaksınız, vatandaş yargılayacak. İyi yaptın kötü yaptın diye bana diyecek olan kim. Onlar halkın karşısına çıkmıyor ki, ben çıkıyorum halkın karşısına. Hesabı veren ben, ama gelip bana zulmeden de o. Bu böyle yürümez. Onun için bu anayasa değişikliğine evet istiyoruz.

Tayyip Bey'in 23 Nisan 2010 yılında koltuğunu sembolik olarak küçük bir çocuğa bırakırken söyledikleri de şuydu: Artık mühür sende, ister asarsın, ister kesersin!Tayyip Bey'in bu iki konuşması 12 Eylül'de anayasa referandumunda neden hayır oyu vereceğimi gayet iyi açıklıyor.Görüyorsunuz Tayyip Bey kendi sözleriyle açıklıyor ki, 12 Eylül oylamasının asıl gerekçesi kendi astığı astık, kestiği kestik yönetiminin önündeki yargı engelini kaldırmak. Tayyip Bey'e bu açık sözlü konuşmasından dolayı çok teşekkür ederiz. Bütün aldatmacaların ardında, gerçek niyetin ne olduğunu şimdiye dek hiç kimse, bu kadar net bir biçimde anlatamamıştı.Teşekkürler Tayyip Bey! "Hayır"ın en güzel en açık gerekçesini bizzat siz verdiniz.

...

Gayet anlasilir ve net.Dogal olarak bende Facebook'taki sayfamdan bu yaziyi paylastim.Her konusmasinin yapici oldugundan emin oldugum cok degerli bir dostum bu eylemimi  ve basbakanin elestirdigim diger yanlarinin onemli olmadigini soylerek,asil onemli olan seyin Referandumun iceriginin polemikler arasinda halk tarafindan anlasilmamasi  oldugunu soyledigi bir yazi ile fikrini beyan etti.Tabiki katilmamak mumkun degil.


Arkadasimin yazisi ozel oldugundan alinti yapmiyorum.Ama yukarida soylemek istedigi seyi anladigim kadariyla yazdim.Bende haliyle bir yazi ile  dusunduklerimi beyan ettim.Oldukca rahatlatan bir konusma oldugu icin Blogumda kayit altina almak istedim.

....


Kardesim oncelikle medeni cesaretinden ve yaklasimindaki uslubundan dolayi seni kutluyorum.

Canim kardesim.Simdi once bu yaziyi paylasim nedenini soyleyeyim.Onu soylemeden oncede bu paylasimlari yaparken herhangi birine "hayir" baskisi yapma...digimi yada herhangi bir partiyi yada baskanini ornek gostermedigimi yada onlara bagli olmadigimi soyleyeyim.Yani burda ben benim.Yazar'da dusunduklerimi dile getiren Ali Sirmen.Dusuncelerimizdeki ortak yanlarda bu kadar cok olunca e haliyle paylasiyorum.Paylasmak guzeldir.

Benim cevremde zaten cok Akp secmenide var.Buda cok dogal herkesin cevresinde var.Coguda sevdigim,saydigim insanlar.Zaten insan olana kimsenin lafi yok,olamaz.Genel kanim bir cok insan Basbakani sozunun eri olan,varini yogunu milletine harcayan kendi iclerinden biri olarak goruyor bunun icin cok guclu nitelikte bir bag kurmuslar.Pek tabi insanlarin birileri ile gonul bagi kurmasi normaldir.Hostur.Ama insanlar iste bu durumdan dolayi resmin tamamini goremiyor..Bak ben sirf sahsi durusunu begenmedigim bir lideri oldugu icin secmeni oldugunu dusundugum partiye oy vermedim !.Ustelik ailemde ve cevremde yillardir bu partinin secmeni insanlar var.Ki hic bir onemi yok.Vermeyecegimde dedim.

Hataliyiz.Biz yillardir hicbir resmin tamamini goremedik.Yada ufak,buyuk cikarlarimiz icin gormemezlikten geldik.Iste simdide aynen boyle bir donem.Eskisinden tek farki daha gosterisli olmalari.Hani bana duble yollari gostererek calisiyorlar abi butun oylarim onlarin diyen adamda oldu.Simdi satmadik birsey birakmadin..Ozellestirme diyorsun..Bak " Yagma Anilari" diye bir belgesel var Arjantinde ozellestirme diyerek ulkenin ozkaynaklarinin ve gelirinin cok uluslu yabanci sirketler tarafindan nasil hortumlandigini anlatan ibret verici bir belgesel.Herkese tavsiye ederim.Biz ulkemizi konu olan boyle yapitlar goremeyiz.Ama dunden bugune benzerlikleri cok.Bilginiz seylerde olsa bu benzerliklerden akliniz sasacak !

..konumuza donelim.Herseyi sattin.Hatta bugun okudum 300 den fazla "Deniz Feneri"nide sattin coluk cocuk ezelden bu meslekli insanlara kapiyi gosterdin..Hemen taze taze o arazileri satisa cikardin..Alanlarda yerel mafya yada diger agir abiler..Simdi biz okumazsak arastirmazsak nerden haberimiz olacak !.

Bunlari yaptin herseyi sattin.Satarkende yunanlisi,israillisi,amerikalisi hep yabanciyla calistin..Ovunerek soyluyorsun Cumhuriyet tarihin en buyuk en fazla gelir getiren ozellestirmelerini yaptin..Sonuc?.Yine cumhuriyet tarihin en fazla dis borcu..Yine aclik..Yine toplumsal kriz..Yine issizlik.Oda son aylar issizlik dustu diyorlar.Hala rekor seviyede..Tehtit edip isci alacaksin demesine ragmen.Bugun Basbakan Turkiye Odalar ve Borsalar Birligine gider yapiosun sozunu dinlemedi isci almadi diye..

Ozetle buzdaginin gorunmeyen yuzu aci kara bir tablo..Eskisinden pek fazla bir farki yok.Simdi diyeceksin eskisi ne yapti.Eskisininde kokune kibrit suyu !.Benim derdim Recep,Kemal yada eski yeni herhangi birsey degil.Benim derdim insan gibi yasamak.Tansu sicti memleketin agzina Mesut'ta,Chp'liside Mhp'liside simdi biz bunlarin arasinda ordasin burdasin diye kapisiyoruz e don bak guzel kardesim dedelerimizin hayatina babalarimizin hayatina simdide kendi hayatimiza ne degismis ?! ayni talan duzeni ayni hirsizlik ayni agalik ayni kolelik ayni bolunmusluk !!

Isyanim bunadir.


E Basbakana bakiyorum.Simdi sen gittigin her yerde goz gore gore ajitasyon yapip,kendinden olmayan herkesi halka dusman edersen,hedef gosterirsen bunu yaparkende hatta ulkeyi yonetirkende kendine her turlu hakki reva gorursen,herkesi suclu ...sucsuz sirf kuyruguna bastigi icin iceri atarsan,konusana cezaevinii adres gosterirsen,sana muhalif yazarlarin yazilarina dikkat etsin diye patronlarina sen sorumlusun yarin bana aglama diye tehtit edersen, rengini belli etmeyene bertaraf olursun dersen,insanlarin inanclarini somurursen,insanlarin sereflerini haysiyetlerini pirince,bulgura hatta ve hatta altina,buzdolabina donustursen,kendi zumreni zenginlestirip,kendinden olmayan herkese kan kustursan,ciftciye isciye hakaret edip,surundurup gozbebegi memuruna toz kondurtmassan,tipki burda oldugu gibi halkida vatanida ortadan ikiye bolmek icin birbirine zitlastirirsan !!! tum hayatin boyunca her turlu amerikan dusmanligini yapip (ki sahsi dusuncem amerika herkesin ortak dusmani olmalidir) ama bugun hala onlarla pislik ve bolunmusluk kokan bir iliski icindeysen liste uzar gider kisa keseyim ben seni cok samimi bulmam.

Bana senin icin askerin anayasasini degistiriyorum senin icin yapiyorum dersen ben yine seni cok samimi bulmam..Herkes bakmaz.Ama benim gibi bakan,okuyan,dinleyen var..Bir kere bastan kaybediyorsun..Bir ulkede anayasa degisecekse mutlak cogunlukta uzlasi arayacaksin..Diyosunki ben teklif ettim hemen su koyverdiler..Kim su koyverenler senin disindaki tum partiler,kim bir cok sivil toplum kurulusu,kim bir cok sendika..Destek verende cok.Ama nasil vermesinki..Sen tehtit ediyorsun yetmiyor Bakanlarin tehtid ediyor yetmiyor valilerin belediye baskanlarin hatta zabitalarin tehtit ediyor yada orada burada devletin imkanlari ile sana oy topluyorlar..

Allah askina boyle memleket yonetilirmi??

Boyle uzlasma olmadan dayatmayla Anayasa Degisikligine gidilirmi?

Zenginligin dillere destan..Bir onceki paylasimimda var altin kaplama musluklar italyan fayanslar..Bir evlada gemi aliyorsun otekine mucevher sirketi kuruyorsun,ozur diliyorum dile getirdigim icin ama mucevher sirketi kurdugun oglun ehliyetsiz kullandigi araciyla bir sanatciyi cignedi,kazazade 1 hafta hastenede yatti vefat etti.O nu bile ortbas ettirdin.Saga sola tehtit savurdun.Damadinin ailesine Tv-Gazete aliyorsun ki bugun hukumete destekte en on saftalar,bu tv-gazete icinde kaynagi devletin imkanlarini kullanarak halkin bankasindan sagliyorsun..Emine haniminda vukaatleri var ama bak kimse dile getirmiyor bende getirmiyorum bel alti olmasin..

Arkadas yani demezlermi bu ne perhiz bu ne lahana tursusu.

Bakin diyorum aslen isimler partiler onemli degil.Onemli olan bu tip insanlarin yonetiminde sonuc olarak bizlerin hep kaybettigi.

Aslinda soylenecek cok sey var ama.Bir sureden sonra insan yoruluyor..Insani yoracak kadar cok vukaati var basbakanin ve iktidarinin..Ki bak bu bile yanlis.Benim gibi dusunmeyen varmi ?.Tek adam olmus.Kral gibi parti ve (hukumetin basinda oldugu icinde) ulkeyi yonetiyor..

Seninle hic unutmadigim omrum boyuncada unutamayacagim mukemmel bir kardesligimiz oldu kucukken.Hala bazen aklima gelir en ince ayrintisina kadarda hatirlar ve mutlu olurum.Ki bilirsin insanlar cocukluklarina dair en ince ayrintilari pek hatirlamazlar.Degerlisin..Ne Tayyip Erdogan ne Kemal Kilicdaroglu nede bir baskasi bu kardeslige en ufak bir toz konduramaz..Cok onemli degil ama etnik kimlik siyaseti yapanlar duysunlar ! Biz zaten ayni tabaktan yemek yemis iki farkli kokenin evlatlariyiz.Kardesligin degerini iyi biliriz.

Sen ne istiyorsun? Adina konusacak kadar sana kendimi yakin goruyorum.Istiyorsunki huzur,baris,kardeslik..Ben ne istiyorum ayni seyler..

Sahsi dusuncem dogru insanlar degiller.Aksine cok ta tehlikeliler..Malum Amerikanin ortadogudaki enerji kaynaklari ve yeralti kaynaklarini yonetebilmek icin yillardir uygulamaya koymak istedigi hatta irak savasi bolgeye uzak deselerde Afganistan savasi ile adimini attigi Buyuk Ortadogu Projesi.Bugun Israil denen yilinan basi ile Iran'ida filtreden gecirme konusuluyor malum.Bu projenin bir baska sonucu Turkiyenin etnik bolgelere ayrilmasi..Neden?.Bolgesel yonetimlere soz gecirmek daha kolay olacak cunku.Bunu Basbakan dile getirdi.Esbaskaniyiz dedi.Iste anayasadan bi haber yurdum insani bundan da bi haber..Bilen muhalif insanlar.Ama onlarin cogu bile tehlikenin farkinda degil..Yada mumkun degil,kimsenin gucu yetmez diyorlar..

Yurtdisindayim yasadigim ulke bastan assagiya ozerk bolgelerle dolu..Herkesin kendi dili var bayragi var ozerk yonetimi var..Kotu birseyde degil..Aksine dogru yonetilirse huzur,baris getirir..Ama bu sekilde kutuplasarak,anlasilmadan,anlatmadan,ortak noktalarda birlesmeden asilacak bir surec degil..

Cok emek ister ozveri ister..Anlayis ister,kararlilik ister.

Onceki gun acilim yaptin,dun herkes bicakla ortadan ikiye kesilmis gibi karsi karsiya geldi ikiye ayrildi,bugun aradan cekildin..Ne etliye ne sutluye..Bir insanin guvenini kaybettinizmi geri gelmesi mumkun degil..Zaten bir ugraslarida yok..Her gun baska bir sorun..

Anayasa Degisikligi amacini bu kadar acik ve net belli etmis.Bende zaten iste tam bu yuzden sandikta hayir basacagim.Dileyen dilediginide yapar.Biz bugunleri yasariz.Secimlerimizi yapariz.Eger omrumuz yeterse neler olacaginida goruruz.Hem dedigin gibi bugun o gelir yarin baskasi gelir..Ama kim gelirse gelsin boyle bir yonetim anlayisi,bizim gibi tam gelismemis ulkelerde buyuk bir tehlikedir..

Bugun ben magdur olurum..Yarin sen.O bir gun baskasi..

Sevgiler canim dostum.
 

27 Ağustos 2010 Cuma

Omer..

Yoneticiler..

Bu genc insan,israrla usakligini yapmaya devam ettiginiz pis sistemin,toplumun bilgisine sunulmus (yada sunulabilmis ) son kurbanidir !!!.

..siz; tamamen savunmasiz desteksiz 3 kurus icin canini disine takanlari genc-yasli,meslekli-mesleksiz demeden tuketen bu "Garibanyer" sistemin atesini korladikca daha cok can alacaktir.

..ve ey kafasiz,vurdumduymaz,cahil yurdum insani; sen bu bozuk duzene ses etmedikce belkide siradaki kurban sen olacaksin..Yasadigini sanip (aslinda) bu sisteme kolelik yapmaya devam ederken,buyuk ihtimalle dogacak cocuklarinda hic bir secme sansina sahip olmadan siradaki potansiyel kurbanlar arasina girecektir..

..sen kafan ellerinin arasinda yarim saglik ve akilla,yetersiz bir hayati nimetten sayarak yasarken,bu sistemin kanunu koyan,uygulayan usaklari ile finanse edip butun parsayi toplayanlar (coluk,cocuk) senin hayal bile edemeyecegin sekilde zevk icinde yasamaya devam edeceklerdir.

...

Mine Şenocaklı/Vatan Gazetesi

Ömer’in ağlamaktan göz pınarlarında yaş kalmamış 83 yaşındaki Cevriye Ninesi bir telefon konuşmasını aktarıyor bana: “Biz onu ne yoklukla büyüttük kızım. Okuyup kurtulsun, aç kalmasın diye... Anası tarlaya giderdi, arkasından ağlardı Ömerim. Verecek bir şey olmazdı bazen, kuru mememi verirdim sussun diye... Üniversiteye başladı... Bir gün telefonla aradım. Nasılsın Ömerim dedim. İki gündür açım, param yok nine’ dedi... Yoklukla büyüttük, yoklukla öldü...”

Cenazeden önce varıyoruz Ağrı’nın Tutak İlçesi’ne bağlı Daldalık Köyü’ne... Öyle küçük bir köy ki, yol üstünde köyü gösteren bir levha bile yok... Sorup soruşturup bir yoldan sapıyoruz. Göz alabildiğine ağaçsız tepeler arasında önce bir minare, sonra da birkaç taş ev görüyoruz... Buğday ekinleri yeni biçilmiş, her yer sapsarı... Daha ilk gördüğümüz köylü sormadan anlıyor geliş sebebimizi... Bize eşlik ediyor...

Küçücük bir evde, tertemiz bir göz odaya buyur ediyorlar önce... Kenardaki bir çekyatta, bir kadın kendinden geçmiş yatıyor... Öğreniyorum ki, anne Herdem’i yeni getirmişler hastaneden... Başında bekleyen kızlarının ise ağzını bıçak açmıyor, ağlamaktan gözleri şişmiş. Herkes suskun... Ne yapacağımı bilemiyorum. Acı daha çok taze... Ömer toprağa bile verilmemiş. Ne soracağım, nasıl bir çocuk muydu diyeceğim? Onlar ne diyecekler? Yoklukla büyüttük, yoklukla öldü mü diyecekler? Bu düşüncelerle öylece odanın ortasında dikilirken omuzuma bir el dokunuyor, “Sizi yan odaya alalım” diye... Giriyorum bir başka temiz odaya... İçerisi kadın ve çocuk dolu... Bir dede ile ninenin yanlarına çöküveriyorum. “Başınız sağ olsun” diyorum, ellerini öpüyorum. Sanki bu sözü söylememi bekler gibi sıkıca sarılıyor Ömer’in babaannesi... Ağlıyor, ağlıyoruz... Ağıtları yüreğimi yakıyor... “Ah balam, ah yavrum... Kendi ellerimle yola vurdum Ömerimi... Gittim para buldum, getirdim... ‘Al yolluk yap, madem istiyorsun git İstanbul’da çalış’ dedim. Bilseydim der miydim, der miydim kızım?”

Peki nasıl bulmuş parayı Cevriye Nine? Soruyorum utana sıkıla... O da utanmış parayı isterken: “Amcam kızı vardı, ondan aldım. Diğer kızlarımdan aldım. 50 ondan, 50 diğerinden... Çok zor oldu. İnsan utanıyor istemeye... 200 lira bulabildim, Ömer’e verdim. 80 lirasını yol parası etti... ”

Üç ayda 250 lira yaşlılık parası alıyormuş Cevriye Nine... Hani elinden gelse hepsini verecek torununa ama... Herkes onun eline bakıyor Daldalık’taki iki göz odada... “Yurtta kalıyordu Ömer. Geçen yıldan borcu vardı. ‘Borcumu ödeyemezsem bu yıl okuyamam. Bin lira yurda veririm, geri kalanı da bana yeter’ demişti. Benim yavrum aç kaldı okullarda. Off of, çok zor!”

Gerçekten aç mı kaldı Ömer diye düşünüyorum, ama soramıyorum 83’ündeki Cevriye Nine’ye... O sırada akrabadan bir hanım alıyor sözü: “Kızım bak, aslını söylersen, bu çocuğun malı yok, tarlası yok, işi yok, evi yok. Hiçbir şeyi yok. İki kızkardeş, bir anne, bir kör nine, işte bu damda tek kalmışlar. Bu dam da onların değil. Aydın’a göç eden Kemal Arslan’ın evi. Allah rızası için bırakmış onlara... İdareten, 5 senedir burada kalıyorlar. Dededen kalma bir şey yok! Baba desen sağlıklı değil, bir gözü iyi görmüyor, beli sakat... Cigara içe içe iki kat olmuş, bir küreği kaldıracak hali yok. Borcu da çok... Bu çocuk da gelmiş, burada tutacak iş yok, tarlada çalışsa günde 10-15 lira alacak. Sabah ezanla gidiliyor, akşam ezanla dönülüyor... Demiş ki, gidip İstanbul’da çalışayım daha çok kazanayım. Elde avuçta yok. İnşaatta kıvrılıp yatıyor. Beş on kuruş koyayım kenara diye... O iskeleye çıkıyor. Zaten içi gaile dolu... Yoksulluk dolu, hasret dolu... Nasıl olmasın? Baba da gitmiş başka diyara çalışmaya, anası, ninesi evde bekliyor. Artık nasıl olduysa yavrunun eceli gelmiş, her şey bitmiş!..”

Öyle bir özetliyor ki Ömer’in kısa hayatını, içim ürperiyor... Bu kez Ömer’in teyzesi alıyor sözü, “Babasının biraz borcu vardı” diyor. “Neden?” diye soruyorum... ‘Böyle de soru olur mu?’ der gibi bakıyor yüzüme: “Alıyor yazdırıyor, alıyor yazdırıyor... Çoluk çocuk ne yiyecek? Borç büyüdükçe büyüyor... gün bulduğunu gün yiyorlar!..”

Hava dağılsın diye ortadan soruyorum. Nasıl bir gençti? Kadınlar tek tek anlatıyorlar:

“Sessiz, iyi biriydi...”
“Uzun boylu, hoş, esmer, siyah saçlıydı...”
“Ama çok da canlı değil idi...”
“İnce bir çocuktu. 21 yaşındaki bir çocuk nasıl olurdu canım!..”
“Öyle yaşıtları gibi alıngan değil idi, ama çok utangaç, çekingen idi...”
“Hayalleri olan biri idi... Edebiyat öğretmeni olacağım, memleketime geleceğim der idi...”
Hayaller deyince herkes susuyor yine... Kim bilir, kimin aklına hangi hali geliyor Ömer’in... Benim gözlerimin önünde kızkardeşi Leyla’nın yastığın altında sakladığı tek kare vesikalık fotoğrafı... Gözleri kara kara, hüzünlü bakıyor. Sanki sonunu biliyormuş gibi...

Kapı açılıyor, içeriye Ömer’in yaşlarında bir genç giriyor. Öğreniyorum ki Ömer’in amcasının oğlu Müslüm Çetin’miş... Hani, Ömer’e okuması için yardım eden Kütahya Dumlupınar Kaymakamı Mehmet Nuri Çetin’in kardeşi...”Ağabeyim hem beni okutuyordu hem onu... Biz engel olmaya çalıştık ‘Gitme’ diye, dinlemedi. En son bir hafta önce İstanbul’a gittiğimde gördüm. Gezdik, tozduk, konuştuk. ‘Köye gel’ dedim yine, ‘Biraz daha çalışayım’ dedi.” Devletten yardım almıyor muydu Ömer diye soruyorum Müslüm’e. “Ayda 200 lira burs alıyordu, biraz da ağabeyim yolluyordu” diye anlatırken, Cevriye Nine kızgın sözünü kesiyor: “Hükümetten bu para gelseydi, beni arayıp, “Nine ben iki gündür açım!” der miydi?”

Ah nineciğim, Muğla gibi turistik bir yerde okuyan bir öğrenci için 200 lira ne ki! Bunun kitabı var, çayı var, simidi var... Daldalık gibi değil ki Muğla... Bahçeden topladığınla, kümesten aldığın yumurtayla karnını doyurasın, geçinip gidesin! Ben bunları söylerken Müslüm devam ediyor: “Bir kendi olsa kolaydı. Ama evin tek oğluydu. Annesine, babasına yardımı olsun diye çırpınır dururdu... Böyle olmasa kazandığını eve gönderir miydi? Üniversiteyi kazandığına ne çok sevinmişti. ‘Annemi babamı kurtaracağım’ demişti. Kız kardeşi doğum yaptığında, 300 lira para yollamıştı, gidin beşik alın diye... 200 lira da eve yollamıştı... “

Biz böyle konuşurken ninenin aklına ne geldiyse, “Vallah billah yemek yemiyordu kızım... Pişirirdik, (küçücük avucunu gösteriyor), işte bu kadarcık yerdi” diyor. “Peki ne severdi nineciğim?” diye soruyorum. “Et ufalardı şehriye çorbasına anası, onu çok severdi... Bir de pirinç pilavı ile patates kızartmasını... İki bardak da çay içerdi hep!”

Sonra tam da benim utanıp da soramadığım yere geliyor Cevriye Nine: “Ah kızım o azıcık yiyen çocuk aç kalmış okulda... Bir gün aradım... ‘Balam, Ömerim nasılsın?’ dedim. ‘Nine’ dedi ‘Ben iki gündür açım, param yok...’ Kurban olam sana, üzülme, bulur yollarım hemen dedim. Kaymakam Nuri’nin yanına vardım. O da üzüldü, ‘Ben nasıl bilememişim’ dedi. Hemen para yolladı. Hep yolluyordu ama yetmiyordu. Balam, yoksulluktan gitti kızım! Yoksulluktan gitti çıktı o inşaatın tepesine, keyfinden mi çıktı?”

Araya teyze kızı giriyor bu kez: “Babaannesini başka severdi. Kimseye söyleyemediğini bir ninesine söylerdi. Bak yine ona açmış içini, dayanamamış arayınca” diyor...

Cevriye Nine gözü yaşlı devam ediyor: “Anası tarlaya giderdi, ağlardı. Verecek bir şey olmazdı bazen, kuru mememi verirdim sussun diye... Onu o kadar severdim. Biz onu ne yoklukla büyüttük, üniversitelere yolladık, kurtulsun diye... Yoklukla büyüttük, ama yoklukla öldü... Yoksulluk ateşten bir gömlektir kızım. Çok zordur, yaşamayan bilmez. Bilmez...”

Sesi gittikçe kısılıyor... Onun sesi kısıldıkça benim içimdeki acı büyüyor...